Görünmez olan bir kamu gücü, fiilen yoktur…
Zabıta, sözlükteki tanımıyla kamu düzenini korumakla görevli kolluk gücü demek. Ancak zabıtaların şehirdeki yaptırım gücünü gören var mı? Zabıtaların hem yerel yönetim hem de kent düzeni açısından oldukça güçlü bir konumda olmasını beklemek ütopik olmasa gerek.
Kaldırımda yürürken bir esnafın tezgahı, bir kafenin masası ya da “ben bu kaldırımın sahibiyim” diyen bir işletmenin dubası, sevgi yolundan geçerken bir motosiklet, gelişigüzel konuşlanmış seyyar satıcılar karşımıza çıkıyor. Kentteki sokak ve kaldırımların belli noktalarına belediyeler tarafından ‘işgaliye’ sınırları çizilse de herkes kafasına göre bir yerleri işgal ediyor gibi. Bu durum hem estetik görüntüyü zedeliyor hem de şehirde bir düzensizlik yaratıyor. Bunları görünce de “Manisa’da zabıta yok mu?” diye isyan edesimiz geliyor.
Zabıtalar yoksa görüyor da görmezden gelmeyi mi tercih ediyor diye de düşünmeden edemiyor insan… “Gerekli uyarıları yaptık, cezai işlem uyguladık” deyip geçiştiriyorlar ama verilen cezalar ne kadar yeterli oluyor? Caydırıcılığı oluyor mu bu yağma düzende? Tabii ki olmuyor, bunun en büyük şahidi yine bizleriz. Ceza yazıldı deniyor ama sevgi yollarında yayadan çok motosiklet geçişi var desek yeridir. Ertesi gün aynı yerde aynı işgal, aynı görüntü, aynı düzensizlik. Madem ki verilen cezalar caydırıcı olmuyor o halde cezaların artırımı konusunda bir adım atın, sürekli denetleyin, belediyenin ‘kamu gücü’ olamaya çalışın ya da ruhsatı iptal edin.
KALDIRIMLARIN ÇİLESİ
Park edilmiş arabalar, motosikletler, elektrikli bisikletler, masa ve sandalye işgalleri sebebiyle neden biz yürüme konforumuzdan oluyoruz? Tabelalar koyulmasına karşın ihlallerin önüne geçilememesi denetimin sadece kağıt üzerinde kaldığını açıkça gösteriyor.
Bu işgallere ses çıkarmak için illa gazeteci veya bir yetkili olmaya gerek yok. Kaldırımlar yayalarındır; motosikletlilerin, seyyar satıcıların, esnafın veya işgalcilerin değil!
Yazıdan zabıtaları suçlayıcı bir anlam çıkartılmasın lütfen; burada sürücülere, esnafa ve halka da iş düşüyor. Başkalarının da hakkını gözetin. Herkes sokakta, kaldırımda veya sevgi yollarında rahatça yürümek ister. Hepimiz bu düzenin sağlayıcıları olalım. Bu şehir daha düzenli olmayı hak ediyor.
Evren kaotik değil, tutarlıdır. İnsan kozmik düzenin içinde bir bireyden ziyade kozmosun yurttaşıdır. Yazımı Platon’un şu sözüyle sonlandırmak istiyorum.
“Düzen ve uyum, güzelliğin ve iyiliğin temelidir.”